Isparta’nın En Büyük Derdi Sel Felaketidir!

Isparta’da Cuma günü akşam saatlerinde etkili olan yağmur yağışı, Çayboyu’nda korku dolu anlar da yaşattı.

Isparta’nın En Büyük Derdi Sel Felaketidir!

ÇAY BOYU’NUN TAŞMA RİSKİ DEVAM EDİYOR

Isparta’da Cuma günü akşam saatlerinde etkili olan yağmur yağışı, Çayboyu’nda korku dolu anlar da yaşattı. Yağmur şiddetini biraz daha artırmış olsaydı belki de bugün o bölgeyi sel vurmuş olacaktı. Ispartalı Araştırmacı, Tarihçi ve Yazar Bekir Manav, Çayboyu’nun bilinen tarihine kadar ki taşkın ve selleri Demokrat Gazetesi ile paylaştı. Çayboyu’nun bugüne kadar 5 kez taştığını ve sele yol açtığını ifade eden Ünlü tarihçi, riskin halen devam ettiğini vurguladı.

 

Yetkilileri uyaran Araştırmacı, Tarihçi ve Yazar Bekir Manav, ‘Bakınız, kıymetli hemşehrilerim, kaynak veriyorum, Nuri Katırcıoğlu Isparta Tarihi kitabında Sayfa 33’te; “ÖTEDEN BERİ BU MEMLEKETİN EN BÜYÜK DERDİ SEL FELÂKETİDİR” der. Yani Isparta’nın  en büyük sorunu sel ve çay boyundaki derenin taşması olmuştur’ dedi.

Tarihi kayıtlara göre Isparta’yı 1780 yılında etkili bir sel vurmuş. Sel sonrası dönemin imkanlarıyla tedbirler alınmış ancak ona rağmen 4 kez daha çayboyu taşmış ve sele sebep olmuş. Ünlü tarihçi Bekir Manav’ın araştırmalarına göre Isparta’da, 1780, 1848, 1863,1877 ve 1900’lü yıllarda sel ve taşkın felaketleri yaşanmış. Tarihçi Bekir Manav yaptığı değerlendirmede: “Şimdi şöyle düşünelim, tarihi kayıtlarla şimdilik erişebildiğimiz,

1780 yılında sel vurmuş bir Isparta,

1848 yılında sel vurmuş çayı taşmış ağır bilançolu Isparta,

1863 yılında çayı taşmış sel vurmuş bir Isparta,

1877 yılında sel vurmuş can vermiş bir Isparta,

1900 yılında sel vurmuş can vermiş bir Isparta,

Yani 5 kez çay taşmış sel yemiş bir Isparta var. Üstelik o tarihte taşan çay bugünkünden daha geniş ve derin bir çay.

Tüm temenni ve dualarımız, suyunu, havasını, coğrafyasını ve en güzel anıları paylaştığımız Isparta’nın başına bir âfet gelmemesi, huzurun, sükunetin bozulmamasıdır. İnsanlığın ve hemşehrilerimizin üzülmemesidir.

Ancak halen tehlike devam ediyor ve bu tekraren bir uyarı olsun. Önlemli olmak, sonra Allah’a bırakmak gerekmez mi? Yani önce tedbir sonra tevekkül.

Isparta’nın merkezinde bulunan çayımız bugün çay boyu dediğimiz dere tarihte Rumların Psikoposluk Çayı olarak adlandırdığı deredir. Rumların haritasında Dere Mahallesi Psikoposluk Merkezi olarak gösterilmektedir ve dere aynı adla anılmaktadır.

İşte tarihte bu çay, önemli ölçüde taşmıştır. 1780 yılında Gölcük Boğazı yani anlaşılsın diye söyleyeyim, bugün Işıkkent Mahallesi’nde Kelebek Vadisi evlerinin üstünden kuzeybatıya açılan geçit Gölcük Boğazı’dır ki çamur akmıştır. Bu selde bugünkü Yayla ve Hızırbey Mahallesindeki evler tarlalar zarar görmüştür. Hızırbey Mahallesi deyince bugünkü Gülistan Polis Karakolu’nun üstü aklınıza gelmesin, o zamanki adıyla Tekke Mahallesi olan Hızırbey Mahallesi günümüzdeki Nazmi Toker Ortaokulu önündeki Hastane Caddesi dediğimiz gözlükçülerin olduğu cadde ve batı tarafıdır. Zaten Yayla Mahallesi de o dönemdeki Hastane Caddesi ile Camlı Câmi arasıdır. Yani bu bölge o tarihte Gölcük boğazından gelen sel ile etkilenmiştir.

O tarihlerde bodrum katların olmadığını da hatırlatalım. Daha doğrusu o zamanlar evler tek kat veya 2 katlı müstakil konutlardan oluşmaktaydı. Yollar asfalt değildi, toprak yollar ve arazilerin seli çektiğini, yavaşlattığını da unutmayalım.

Bu 1780 yılındaki selden sonra Sait Paşa’nın annesi Taçlı Hatun, kanal açtırarak olası sel için önlem aldı ki Allah ondan bin kere râzı olsun, çok büyük felâketlerin önüne geçmiş oldu.

Ve tarih 1848 yılı gösterdiğinde çay boyu bu sefer yağan yağmura dayanamadı, Taçlı Hatun’un yaptırdığı kanal bile çare etmedi. Bu sefer sel öyle Gölcük Boğazı’ndan da gelmedi. Tamamen doğal yağış ile, Andık, Hisartepe sularını aniden çaya indirdi ve çay boyu taştı. Tabakhane, İskender Mahalleleri yani bugünkü Kesikbaş Türbesi, köprünün karşı tarafı İskender Mahalleleri, yani çayın civarı tamamen sular altında kaldı. O yıllar kabus dolu yıllar idi. (1850’de 300 dükkan yandı. 1914’te Burdurla birlikte Isparta’yı âdeta yok eden bir deprem) meydana geldi.

1848’de ki bu selde çay boyu deresi, bugünkünün en az iki katı genişliğinde olan bir dereydi. Öyle olduğu halde bu dere taştı.

Neler yapılır? Elbette çok şeyler yapılır, çay genişletilir, yürüyüş yolu kaldırılır, derinleştirilir, en azından tedbirli olunabilir. Tekraren hatırlatmaktaki sebebim o ki?  Geçtiğimiz Cuma günü Çayboyu yine imtihandan geçti, taşma noktasına geldi. Tekraren hatırlatmakta bir fayda var ki temenni ediyorum duamızdır, felaket tellâllığı yapmak, kamuoyunu korkutmak da değil gâyem, ama ÇAY BOYU TAŞMA RİSKİ ÇOK YÜKSEK! Bunu nasıl söyleyebiliyorum? Elbette ki tarihe bakarak, çünkü tarih hiçbir zaman yanılmaz.

Bakınız, kıymetli hemşehrilerim, kaynak veriyorum, Nuri Katırcıoğlu Isparta Tarihi kitabında Sayfa 33’te; “ÖTEDEN BERİ BU MEMLEKETİN EN BÜYÜK DERDİ SEL FELÂKETİDİR” der. Yani Isparta’nın  en büyük sorunu sel ve çay boyundaki derenin taşması olmuştur.

Aşırı yağışla Hisartepe ve Karatepe’nin arasından inen sel civar mahalleleri basmış, 1863, 1877, 1900 yıllarında 5 kişi selden boğularak can vermiş ve yüzlerce hayvan telef olmuştur. Bu olay Isparta’da yaşandı. Gökçaya 20 kilometre mesafede yer alan Beldibi seli Gökçaya ulaşarak çay boyundaki dereye ulaşmıştır.

Sadece bu mu? Sidre ve Küllük Tepesi’nden inen sel, bugünkü Halife Sultan Mezarlığı altındaki dereye iner ve o dere dahi taşmış Ayazmana’yı, Halife Sultan’ı çamura saplamıştır.

Bu sel öyle bir tehlike idi ki 1945 yılında Yüksek Mühendis Kazım Aydar’ın sunduğu, o tarihteki Fen Heyeti’nin özet raporu şu şekildeydi:

«Beldibi ve Gökçay derelerinden gelen sel, Isparta şehri için daimi büyük bir tehlikedir. Çayın ıslâhiyle tehlikenin bertaraf edilmesi için Beldibi ve Gökçay sellerinin toplanıp aktığı yerlerin ağaçlandırılması ve çay mecrasının Keçeci Mahallesi önünden ta Dere Boğazına kadar uzanan kısmının ıslâhı elzemdir.

Bu mecranın fenni bir şekilde etüd edilmesi ve dere ka'rında teressübat bırakmıyacak şekilde bir makta verilmesi ve ona göre her iki tarafın Dere Boğazına kadar sedlendirilmesi en muvafık olarak düşünülmektedir. Bu ıslâhat yapılmadığı takdirde Isparta'nın mühim bir kısmının seller altında kalıp harap olması mukadderdir».

Şimdi şöyle düşünelim, tarihi kayıtlarla şimdilik erişebildiğimiz,

1780 yılında sel vurmuş bir Isparta,

1848 yılında sel vurmuş çayı taşmış ağır bilançolu Isparta,

1863 yılında çayı taşmış sel vurmuş bir Isparta,

1877 yılında sel vurmuş can vermiş bir Isparta,

1900 yılında sel vurmuş can vermiş bir Isparta,

Yani 5 kez çay taşmış sel yemiş bir Isparta var. Üstelik o tarihte taşan çay bugünkünden daha geniş ve derin bir çay.

Şimdi bu tarihler erişilebilen kayıtlardaki tarihler, yani 1500’lerde, 1600’lerde bu çay taşmış mıdır bilmiyoruz, kesinlikle taşmıştır ama tarihi kayıtlar özellikle 1500-1800 arası kayıtların arşivlenmesi günümüze ulaşılamaması gibi sebeplerden dolayı bilmiyoruz. Bu 5 kayıt bizim erişebildiğimiz yakın tarih kayıtlarıdır.

 

PEKİ BU SELLERİN SEBEBİ NEDİR?

Elbette aniden düşen yağmurdur. Cuma günü bu şiddetle aniden gelişen yağışı gördük ve hatta bu yıl birkaç kez daha gördük

.

Peki “GÖREMEYECEĞİMİZİN GARANTİSİNİ KİM VEREBİLİR?”

Bu 5 kayıta neden altıncısı eklensin, illaki çayın taşması mı gerekli? Şayet bu çay taşarsa ne mi olur? Onun cevabını ben vermeyeyim, Kesikbaş Türbesi Önündeki köprüye gelin bir sağa, bir sola bakın, işte tarihi kayıtların dediği dönemdeki baskın yiyen Tabakhane, İskender Mahalleleri onlar, siz buna Gülcü’yü hatta Sermeti de ekleyin.

Biliyorum acı, korkutucu, ürkütücü, ama önlenebilir, tedbirli olmakta fayda var, asırlardır Isparta’nın en büyük sorunu olan bu sele, ve çay taşkınına en azından önlem anlamında bir şey yapılmalı, bunun içinde duyarlı olarak bazı şeyler talep edilmeli.

Ben sadece tarihi kayıtları ve ara ara  “BENİ UNUTMAYIN, BEN DAHA ÖLMEDİM” diye haykıran çay boyunun sesini duyurmak istedim. Henüz zaman varken fırsat varken, yağmurların, mevsimlerin ani değişime uğradığı bu yıllarda tedbirli olalım! Allah âfetinden saklasın” dedi. (Tuna Ünal)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.