Tarımda Acil Tedbirler Alınmalı
Yayınlanma:
Güncelleme:
Isparta Ziraat Odası Başkanı Mustahattin Can Selçuk, eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının 3 buçuk kata ulaştığını bildirdi. Girdi fiyatlarının artışına da değinen Selçuk, “Üretici önünü göremiyor, başta gübre olmak üzere adeta füze gibi yükselen girdi fiyatlarını endişeyle izliyor. Acil tedbirler alınmalı” dedi.
Isparta Ziraat Odası Başkanı Mustahattin Can Selçuk, “Üreticide 62 kuruş olan kuru soğan 2 lira 19 kuruşa, 66 kuruş olan maydanoz 2 lira 26 kuruşa, 2 lira 8 kuruş olan elma 6 lira 97 kuruşa, 2 lira 25 kuruş olan limon 7 lira 42 kuruşa, 4 lira 13 kuruş olan yeşil fasulye 12 lira 63 kuruşa, 12 lira 25 kuruş olan kuru üzüm 32 lira 80 kuruşa, 1 lira 88 kuruş olan marul 5 liraya, 3 lira olan süt 7 lira 87 kuruşa satılmaktadır.
Eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 253,23 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat farkını maydanoz yüzde 242,42, elma yüzde 235,10, limon yüzde 229,78, yeşil fasulye yüzde 205,81, kuru üzüm yüzde 167,76, marul yüzde 165,96, süt yüzde 162,33 oranında izledi.
Eylül ayında markette 24, üreticide 20 üründe fiyat artışı; markette 13, üreticide 7 üründe fiyat düşüşü; markette 1, üreticide 3 üründe fiyat değişmedi.
Eylül ayında fiyatı en fazla artan ürün markette domates, üreticide sivri biber, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ve üreticide limon oldu.” Bilgilerini verdi.
“GÜBRE FİYATLARI BEKLENENİN ÇOK ÜZERİNDE ASTRONOMİK HIZLA ARTIYOR”
Isparta Ziraat Odası Başkanı Selçuk, tarımsal üretimin en önemli girdilerinden olan gübrede son dönemlerde yaşanan ve üreticiyi ciddi anlamda olumsuz etkileyen fiyat artışları konusunda da değerlendirmeler yaptı.
“Üretici önünü göremiyor, başta gübre olmak üzere adeta füze gibi yükselen girdi fiyatlarını endişeyle izliyor. Acil tedbirler alınmalı!” diyen Mustahattin Can Selçuk,
“24 Eylül 2021 tarihinde yapılan zamlarla azotlu gübre fiyatlarında önemli artışlar yaşandı. Amonyum sülfat gübresinde yüzde 21 artış olurken, amonyum nitrat gübresi yüzde 16 ve üre gübresi yüzde 14 arttı. Aynı tarihte DAP gübresi yüzde 3 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 2 oranında arttı.
Böylece son bir yıllık artış DAP gübresinde yüzde 146 ve üre gübresinde yüzde 145 olurken, amonyum sülfat gübresinde yüzde 157’lik, amonyum nitrat gübresinde yüzde 135’lik ve 20.20.0 gübresinde yüzde 117’lik bir artış yaşandı.
Yeni üretim sezonuna hazırlanan ve kuraklık endişesi taşıyan üreticilerimiz önünü göremiyor. Bu artışların devam etmesi halinde nasıl bir üretim yapacağını kestiremiyor.
Kuraklıktan dolayı rekolte kayıpları yaşayan, geliri azalan ve borcunu borçla kapatıp yeni kredi alamayan çiftçi bu fiyatlarla gübre alamaz ve gübre kullanamazsa verimde ve kalitede kayıplar meydana gelecek, bitkisel üretim düşecek, bu üretimi hammadde olarak kullanan hayvancılık sektörü de bundan darbe yiyecektir.” İfadelerini kullandı.
“ACİLEN ÖNLEM ALINMAZSA TARIMSAL ÜRETİMDE DÜŞÜŞ KAÇINILMAZDIR”
Selçuk, “Bakanlığımızın verilerine göre, yapılan çalışmalarda usulüne uygun gübrelemenin bitkisel üretimdeki artışa etkisi yüzde 50 ile yüzde 100 arasında değişmektedir” dedi. Selçuk, açıklamasına şöyle devam etti:
“Türkiye’de saf madde olarak gübre kullanımı 2,2 milyon tondur. Bu miktar 3 buçuk milyon ton civarında olan potansiyel ihtiyacın altında kalıyor. Dolayısıyla ülkemizde üreticilerimizin gübre kullanımı zaten yetersiz düzeydedir. Bu duruma bir de astronomik fiyat artışları eklenince, yeterli gübre kullanılamaması sonucu, üretim düşüklüğü sebebiyle yeterli arz sağlanamayacaktır.
Bu yaşananlara son yıllarda etkisi giderek artan tarımsal kuraklıkta eklenince verimde ve üretimde sert düşüşler görülecek. Üretimi düşen üreticimiz zarar edecek, ürün fiyatlarında artış olacak, tüketiciler de yüksek fiyattan ürün tüketmek zorunda kalacaktır. Bu da ülke ekonomisine daha yüksek enflasyon olarak geri dönecektir.
Yurtdışı fiyatlarının ve döviz kurlarının yüksekliği bahane edilerek üreticiye yüksek fiyatla gübre satmak, düşen talep nedeniyle gübre ithalatçılarını ve üreticilerini de vuracaktır. Bu nedenle ithalatçı ve üreticiler de ellerini taşın altına sokmalıdır.
Üretimi devam ettirebilmek için devletimizin de en kısa sürede tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirleri alması an itibariyle en önemli konuların başında geliyor.” dedi.
“TARIM SEKTÖRÜ İHMAL EDİLMEYE GELMEZ, FATURASI ÇOK AĞIR OLUR”
Bir ülkenin kalkınmasında imalat, inşaat, enerji ve diğer sektörlerin önemli olduğunu belirten Selçuk, “Ancak tarım sektörü çok daha önemlidir, çok daha hayatîdir, bu sebeple çok daha öncelikli olmak durumundadır” dedi. Selçuk, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Şu gerçeği asla unutmamalıyız; etkilerinden halen kurtulamadığımız pandemi sürecinin hemen başlangıcından itibaren insanların büyük bir talep patlamasıyla koşa koşa yöneldikleri ürünler ne ev ürünleri ne elektronik eşyalar ne tekstil ürünleri ne de başka ürünler oldu. İnsanlar tamamen ‘gıda ve tarım ürünlerine’ yöneldiler. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerektiğinin bir kez daha altını çizerek hatırlatmak gerekiyor.
Çünkü tarımsal ürünlerin ikame edilmesi çoğu zaman imkânsızdır veya çok pahalıya mal olur. Tarım ürünleri arzındaki istikrar ve devamlılık, gündelik kaygıların ağır bastığı, plansız programsız, ucu açık ithalat politikalarıyla sağlanamaz.
Üreticilerimize ödenen tarımsal desteklerin de yeterli olmadığı ortadadır. Bu desteklerin piyasalardaki fahiş girdi fiyatları titizlikle incelenerek mutlaka güncellenmesi ve makul düzeylerde artışların yapılması gerekmektedir.
‘Fark ödemesi’ destekleri doğru düzgün hesaplanmalı ve gereği yapılmalıdır. Tarımsal destekleme ödemeleri çiftçimizin derdine çare olacak şekilde, tam zamanında, geciktirilmeden ödenmesi de tarım sektörümüzün bekası açısından çok önemlidir.
Gübrede verilen destekler yetersizdir. Mazotta olduğu gibi fiyatın yarısı oranında gübre desteklenmelidir. Devletimiz geçmişte olduğu gibi bir aracı kurum vasıtasıyla ucuz gübre tedarik edip üreticiye doğrudan satmalı veya ‘Türkiye Zirai Donatım Kurumu’ benzeri gibi kâr amacı gütmeyen bir ‘Piyasa Düzenleyici Kurum’ oluşturularak piyasayı regüle etmelidir.”
“GÜBRE SEKTÖRÜ İTHALAT BAĞIMLILIĞINDAN
KURTULAMADIĞI SÜRECE GÜBRE UCUZLAMAZ”
“Gübre fiyatlarındaki döviz kuruna bağlı değişkenlik, astronomik fiyat artışı ve aşırı dalgalanmanın en önemli nedeni kabul edilebilir” diyen Selçuk, devletimizin 2005 yılında gübre sektöründen çekildiğini belirterek şu bilgileri paylaştı:
“Üretim büyük oranda 7 firma tarafından gerçekleştiriliyor. Sektör temsilcileri, pazarın büyük bir kısmının da 6 veya 7 firmanın kontrolünde olduğuna dikkat çekiyor.
Yerli üretimin gübre tüketimindeki payı yaklaşık yüzde 65 olduğuna göre geriye kalan yüzde 35’lik pay ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ancak yerli üretim hammadde açısından yüzde 80-85 oranında dışa bağımlıdır. Dolayısıyla son yıllara ait bu verilere göre gübrede dışa bağımlılık oranı gerçekte yüzde 87 dolayındadır.
Diğer yandan, son bir yılda besi yemi yüzde 53, süt yemi yüzde 55, sertifikalı tohumluk fiyatları yüzde 40-63 arasında ve elektrik fiyatları ise yüzde 56 arttı.
Destek verilmeyen karma yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalı ve sertifikalı tohumluk desteği artırılmalıdır.” Görüşünü savundu. (BORA TÜFEKLİ)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.