Günlük yaşamın yoğun temposu, artan stres düzeyi ve duygusal iniş çıkışlar, bireylerin yeme davranışlarını doğrudan etkileyebiliyor. Özellikle duygusal olarak zorlayıcı dönemlerde, birçok kişi kendini sık sık buzdolabının önünde ya da atıştırmalıkların arasında bulabiliyor. Bu noktada devreye giren “duygusal yeme”, yalnızca fiziksel açlığı gidermekten çok daha fazlasını ifade ediyor; kişinin duygularını bastırma ya da rahatlama çabası olarak da karşımıza çıkıyor.
Duygusal yemenin, çoğu zaman fizyolojik açlıktan değil; stres, sıkıntı veya duygusal bir boşluktan kaynaklandığını söyleyen Diyetisyen Cansel İzgi Tezcan, “İlk adım, farkındalık kazanmaktır: Kişi gerçekten aç mı, yoksa duygusal bir tetikleyici mi devrede? Bu ayrımı yapabilmek, sürecin en kritik noktasıdır. Beslenme açısından, insülin salınımını dengeleyen, kan şekerini hızlı yükseltmeyen besinleri tercih etmek ve daha uzun süre tokluk sağlayan protein, lif ve sağlıklı yağlardan zengin öğünler planlamak, duygusal yeme ataklarının sıklığını azaltmada oldukça faydalıdır. Ancak, stres yönetimi, nefes egzersizleri, günlük tutma veya gerektiğinde psikolojik destek alma gibi yöntemlerle de süreç desteklenmelidir. Böylece hem psikolojik hem de fizyolojik boyut birlikte ele alınmış olur” diye konuştu.
‘Bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi yerine geçmez. Hekiminize danışınız.’