Son yıllarda market raflarında “glütensiz” ve “laktozsuz” ibareleri taşıyan ürünlerin sayısında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bu ürünler, özellikle laktoz intoleransı, çölyak hastalığı ya da glüten hassasiyeti olan bireyler için büyük kolaylık sağlarken; toplumun genelinde de sağlıklı beslenme trendlerinin bir parçası olarak daha fazla tercih edilmeye başlandı. Ancak her “glütensiz” veya “laktozsuz” ürünün otomatik olarak sağlıklı kabul edilmesi, bazı önemli noktaların gözden kaçmasına neden olabiliyor.
Gazi Kemal Mahallesinde kliniği bulunan Diyetisyen Cansel İzgi Tezcan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu sözleri dile getirdi: “Laktozsuz ve glütensiz ürün çeşitliliğinin artması, laktoz intoleransı, çölyak hastalığı ya da glüten intoleransı olan bireyler için daha fazla seçeneğe ulaşmayı sağladığından olumlu bir gelişmedir. Ancak bu durum, üzerinde “glütensiz” veya “laktozsuz” yazan her ürünün sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Burada en kritik nokta etiket okumaktır. Çünkü glütensiz bir ürünü incelediğinizde, çoğu zaman doku ve kıvamı tutturabilmek için birçok katkı maddesi, aroma verici veya kıvam artırıcı içerdiğini görebilirsiniz. Dolayısıyla bu tarz ürünler, gerçekten intoleransı olan bireyler tarafından tercih edilecekse, etiket dikkatle okunmalı ve katkı maddesi yoğun olan alternatiflerden kaçınılmalıdır. İntoleransı olmayan bireyler içinse bu ürünlerin tercih edilmesine gerek yoktur; hatta bazen gereksiz katkı maddesi maruziyetine yol açabilir.”
MODERN YAŞAM TARZI BAĞIRSAK MİKROBİYATASINI BOZUYOR
Besin intoleranslarında son yıllarda hem gerçek bir artış hem de farkındalık düzeyinde belirgin bir yükseliş gözleniyor. Diyetisyen Cansel İzgi Tezcan, modern yaşam tarzının intolerans gelişiminde etkili olduğu vurgusunu yaparak şu ifadelere yer verdi:
“Aslında intoleranslarda hem gerçek bir artış hem de farkındalık artışı söz konusudur. Modern yaşam tarzı; hareketsizlik, paketli ve işlenmiş gıdaların tüketimi, toksin ve pestisit maruziyeti gibi birçok faktörle bağırsak mikrobiyotasını bozarak intoleransların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bunun yanında, internet ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bireylerin bilgiye erişimi artmış, bu da kişisel farkındalığı yükseltmiştir. Ayrıca tanı yöntemlerinin gelişmesi sayesinde, daha önce gözden kaçan intolerans vakaları artık daha kolay tespit edilebilmektedir. Dolayısıyla intoleransların artışını tek bir nedene bağlamak doğru olmaz; artan farkındalık ve gelişen tanı yöntemleri, tanı konulan vaka sayısını artırmaktadır” diyerek sözlerini noktaladı.
*‘Bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi yerine geçmez. Hekiminize danışınız.’