Demokrat Gazetesi / Tuna Ünal
Anne Emine Yılmaz, ‘Oğlum aslında çok naif ve kibar bir yapıya sahipti. Ancak kamuflajı giydiğinde bambaşka birisi olarak karşımıza çıkıyordu’ dedi. Anne Yılmaz, ‘Oğlumun şehit olacağı günler öncesi hepimize malum olmuş ama biz anlayamamışız’ diyerek kahramanlık destanından bahsetti.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2018 yılında Suriye’nin Afrin bölgesinde yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı’nda şehadet şerbeti içen Ali Yılmaz’ın ana ve baba ocağına misafir olduk. Gözü yaşlı ancak bir o kadar da gururlu olan Yılmaz ailesi hem kendilerinden hem de yiğitler yiğidi Ali’den bahsettiler.
Şehit Uzman Çavuş Ali Yılmaz, tarihler 29 Nisan 1993’te Isparta’da dünyaya gözlerini açtı.
Babasının memuriyeti nedeniyle ilk eğitimine Kars’ın Kozluçay Kasabası’nda başladı. Ali, 1.sınıfın ilk dönemini tamamlamasının ardından babası Süleyman Hilmi Yılmaz’ın tayini çıkması sebebiyle ailesi ile beraber Isparta’nın Yalvaç ilçesine geldi.
4. Sınıfa kadar eğitimine Yalvaç’ta devam eden Ali Yılmaz, şu an adının verildiği Isparta merkezdeki (Borsa İlkokulu) Şehit Ali Yılmaz İlkokulu’nda Ortaokul eğitimini tamamladı.
Lise eğitiminin ilk 3 senesini Konya Çumra Tarım Meslek Lisesi’nde okuyan Şehit Ali Yılmaz, lise son sınıfta ise Burdur’un Tefenni ilçesinde bulunan Tarım Meslek Lisesi’nden mezun oldu.

ASKER OLMA İSTEĞİ AĞIR BASTI
Lise sonrasında özel şirketlerde çalışan Ali Yılmaz, asker olmak isteği ağır basınca tecilini bozdurup askere gitti. Ali, askerliğin verdiği o dik duruşun etkisinde kalıp, Uzman Çavuş olmak istedi. Başvurusu kabul edilen Ali Yılmaz şanlı ordumuzda göreve başladı. Görev yaptığı esnada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin Afrin bölgesinde yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı’nda 3 Şubat 2018 tarihinde şehadet şerbetini içti.
KENDİMİZ ÇOCUKKEN ÇOCUĞUMUZ OLDU
Sorularımıza hassasiyetle ve içtenlikle cevap veren yiğitler yiğidi Ali Yılmaz’ın babası, Süleyman Hilmi Yılmaz kendi hayat hikayesinden ve oğlunun kahramanlık destanından şu sözlerle bahsetti: “27 Ocak 1972 yılında Eğirdir’in Sarıidris Kasabasında dünyaya geldim. İlk ve Orta okul eğitimimi doğup büyüdüğüm Sarıidris Kasabası’nda tamamladım. Lise eğitimimi ise Bursa Ziraat Meslek Lisesi’nde bitirdim” dedi.
1991 yılında Ziraat Teknisyeni olarak liseden mezun olan Baba Süleyman Hilmi Yılmaz, 1 Ekim 1991 yılında ilk görev yeri olan Kars Tarım İl Müdürlüğü’nde iş hayatına atıldı. 1992 yılında eşi Emine Yılmaz ile tanışıp dünya evine girdi. 1993 yılında ‘Kendimiz çocukken çocuğumuz oldu’ diyen Hilmi Yılmaz oğlu Ali’yi kucaklarına aldıklarını ifade etti.
Kars’ta 2 buçuk sene çalışma hayatı süren Yılmaz, 1994 yılında Isparta’nın Yalvaç ilçesine tayin sebepli dönüş yaptı. 19.04.2001 tarihinde ikinci oğulları Alperen dünyaya geldi. 2004 yılında Isparta Tarım İl Müdürlüğü’nde Ziraat Teknikeri olarak göreve başladı.
‘’ASKERE GİDER, ASKERDEKİ ZORLUĞU GÖRÜNCE VAZGEÇER DEDİM’’
Babasının ifadesiyle Ali’nin hayat serüveni şu şekilde: “Ali, liseyi bitirdikten sonra özel şirketlerde çalıştı. Çalışırken bir süre sonra ben uzman olacağım baba diye yanıma geldi. Askere gider, askerdeki zorluğu görünce vazgeçer diye düşündüm ben. Acemi birliğini Kayseri Hava İndirme Komando Tugay’ında yaptı. Usta birliği için Hakkari’nin Şemdinli ilçesine gitti. 2015’te askerden dönüş yaptıktan yaklaşık 1 ay sonra, 7 Aralık tarihinde Eğirdir Dağ Komando Okuluna eğitime çağrıldı. Orada 3 ay eğitim almasının ardından ilk görev yeri olan Bingöl 49. Mekanize Birliği’ne tayini çıktı. Eşim ve diğer oğlumla beraber Bingöl’e Ali’yi görmeye gittik. Onu son görüşümüz olduğunu bilmeden gittiğimiz bu ziyarette bizi güzelce misafir edip uğurladı” dedi.

‘’O BENİ TOPRAĞA KOYMASI GEREKİRKEN BEN ONU KENDİ ELLERİMLE TOPRAĞA KOYDUM’’
Ali’nin şehit haberini aldığı anı ve sonraki süreci de anlatan Süleyman Hilmi Yılmaz: “Çocuğunuzun ateşi 39-40 olur telaşlanır ne yapacağınızı bilmezsiniz ya hani, ben kendi ellerimle onu toprağa verirken yaşadığım acıyı size anlatamam. O beni toprağa koyması gerekirken ben kendi ellerimle toprağa verdim oğlumu. Yaşadığımız bu acı normal bir insanın kaldırabileceği bir acı değil. Ama Rabbim bunu kaldırabilecek gücü veriyor, şükürler olsun. Her gün şehitlikte mezarı bulunan oğlumu ziyarete gidiyorum” dedi.
DUVARDAN SES GELİR ALİ’DEN GELMEZDİ
BABA Süleyman Hilmi Yılmaz’dan sonra sohbet ettiğimiz Fedakar, Kahraman, Gözü Yaşlı, Dik Duruşlu ve Gururlu ANNE, Emine Yılmaz ise kendi hayat hikayesinden şu sözlerle bahsetti: “19.08.1974 yılında Eğirdir’in Sarıidris kasabasında dünyaya geldim. İlköğretim ve Ortaokul eğitimimi Gülistan ilköğretim okulunda tamamladım” dedi.
19 YAŞINDA ANNE OLDU
Kahraman oğlunu 19 yaşında kucağına alan Emine annenin gözünde can parçası olan Ali Yılmaz; uslu, naif ve kırılgan bir yapıya sahip. İki oğlunun da üzerine titreyen Emine Hanım, evlatlarımın ikisi de Nisan ayında ve perşembe gününde dünyaya geldiler. Rabbim bana iki melek nasip etti dedi.
‘’O KAMUFLAJI GİYİNCE BANA GÜÇ GELİYOR’’
İlk göz ağrısı Ali hakkında konuşan Anne Emine hanım: “Ali kırılgan, böcekten bile korkan çok naif bir çocuktu. Askere gittiğinde oralarda ne yapacak diye düşünüyordum. Oğlumla telefonda her konuştuğumuzda bana o kamuflajı giydiğimde ayrı bir güç geliyor anne diye söylerdi. İlk görev yeri olan Bingöl’e ziyarete gittik. Onu son görüşümüz olduğunu bilmeden geri döndük.
‘’ANNE BEN ONLARA GİDECEĞİM YARINDA ONLAR SANA GELSİNLER’’
Oğlum Ali’m, kendisinden önce 3 şehit getirdi. Her izne geldiğinde şehit ailelerini ziyarete gider, onlar için elinden gelenin fazlasını yapardı. Bir gün telefonda konuşurken bana ‘Anne ben onlara gideceğim, yarın da onlar sana gelsinler’’ dedi. Aman oğlum öyle deme o nasıl laf dedim. Meğer Rabbim oğluma daha o zamanlardan malum etmiş.
‘’ŞEHİT OLURSAM BANA ŞEREFTİR’’
Ali ikinci görev yerine gittiğinde bahsederdi, keskin nişancı kadın oluyor ve asla hedef şaşırmazdı anne derdi. Keskin nişancı çatıya çıktı diye anons yaptıklarında sonra hepimiz betonla bir oluyoruz diyordu. Biz böyle konuştuktan sonra amcasıyla konuşmuşlar. Amcası Uzman Asker olarak görev yapıyordu ve Ali’ye telefonda konuştukları zaman ‘Oğlum Bunun Ucunda Şehitlikte Var’ diye bahsedermiş. Ali, amcasına ‘Şehit olursam bu bana şereftir’ diyerek yanıt verirmiş. Sanki o gece her şey malum olmuş gibi kız arkadaşını, arkadaşlarını aramış ve hepsiyle helalleşmiş. Sabah saat 06.00’da operasyona gideceklerinde arkadaşlarından birisi ‘al bak bu son sigaran’ diye konuşmuş.
‘’RABBİM MALUM EDİYOR AMA BİZ KONDURAMIYORUZ’’
Oğlum şehit olmadan bir hafta önce uykumdan uyanıp gece yarısı balkona gidip bakıyordum, bayrak asmışlar mı diye. Halbuki sabah uyandığımda neden bayrak assınlar, niye böyle hissediyorum diye kendime soruyordum. Aslında Rabbim hep malum etmiş bize ama biz konduramadık. O hafta yine devamlı içimden durduk yere ya Ali’ye bir şey olursa diye söyleniyordum. Her Cumartesi annemlere giderdim ama o cumartesi gitmek istemedim. Hasta olmama rağmen evi toparlamam gerek diye kendime söylenirken, eşim gelip ‘sanki vali gelecek’ evi niye temizliyorsun? diye sormuştu. Evi toparlayıp annemlere gittim. Eşimin dediği gerçek oldu. O gün Vali benden önce gelip oturmuş evime.
‘’BU ARABA BURAYA GELMESİN’’
Annemlerin evinde balkondayken caddeden geçen araçları gördüm. İçime bir sıkıntı düştü ve tek söyleyebildiğim o arabalar buraya gelmesin Allah’ım oldu. Komutan oğlunuz şehadet şerbetini içti dediğinde; ‘Yok Komutanım Ali Değildir O, Biz Daha Yeni Konuştuk Ali’yle’’ dedim. Halbuki yeni de konuşmamıştık. Bana sorsan benim oğlum Hala Bingöl’de. Sanki biz oraya gitsek Anne ben buradayım diyecek gibi oluyor. Rabbime şükürler olsun ki naaşını bütün gördük, yüzü bembeyazdı. İki melek vermişti Rabbim bana bir tanesini geri aldı. Rabbim demek ki bu mertebeyi Ali’ye, bu şerefi de bize nasip edecekmiş ki Ali’yi oraya göndermiş” dedi.





