Eğitim Sen Isparta Şube Başkanı Mustafa Turgut, bundan tam 10 yıl önce Ankara Gar Meydanında yaşanan katliamın yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı.

Isbaş 32 Ispartaspor’un niçin arması olmasın?
Isbaş 32 Ispartaspor’un niçin arması olmasın?
İçeriği Görüntüle

Eğitim Sen Başkanı Mustafa Turgut açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bundan tam 10 yıl önce, 10 Ekim 2015 saat 10.04’te, Ankara Gar Meydanı’nda emek, barış ve demokrasi talebimizi, umudu ve inancı hedef alan o menfursaldırı gerçekleştirildi. 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Sivas, Beyazıt, Bahçelievler katliamları gibi kimi siyasi amaçlar için tezgahlanan kirli planların son halkası olan saldırı 103 arkadaşımızı fiziken aramızdan kopardı. Sayısız arkadaşımızyaralandı, hayatlar parçalandı. Onarılması mümkün olmayan derin acılar bıraktı. Bu yüzden yürekler hala acıyor, hala kanıyor. 10 Ekim katliamıyla ilgili gerek hukuki süreç ve gerekse de siyasal arka planı, görülmeden ele alınamaz. 10 Ekim sabahı Türkiye’nin dört bir yanından ellerinde karanfillerle, dillerinde “barış” türküleriyle toplananlar; halaya duranlar, horon tepenler bu ülkenin en güzel insanlarıydı. O insanlar, silahlar sussun, ölümler dursun, çocuklar gülsün diye yürüyordu. 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın ışıl ışıl yanan gözleri barış türküleriyle daha da aydınlanmıştı diğer katılımcılar gibi… Katilleri, katliam emrini verenleri en çok korkutan da on binlerin gözlerindeki bu ışıltı, umut ve kararlılıktı. Yaratılmak istenen korku imparatorluğunun karanlığına karşı aydınlık, savaşa karşı barış, karamsarlığa karşı umudu diri tutma azmimiz korkutuyordu kan emicileri. Aradan geçen 10 yıl bir kez daha gösterdi ki umudumuzu, emek, barış ve demokrasi talebimizi, gelecek güzel günlerin özlemini bastıramadılar, yok edemediler, edemeyecekler!

10 YIL GERİDE KALDI. ANCAK 10 YILDA:

• Katliamın gerçek sorumluları hâlâ ortaya çıkarılamadı.
• Tek bir idari yetkili bile resmi olarak soruşturulup, yargılanmadı.
• Katliam insanlık suçu olarak tanınmadı.
• Failler ile fail örgütler arasındaki bağlantılar, istihbarat raporları, devlet kurumlarının ihmalleri hâlâ örtülü kalmaya devam etti.
• Soruşturma süreçlerinde gecikmeler yaşandı; kritik belgeler ya kayboldu ya karartıldı; tanık beyanlarına yeterli güven verilmedi.
• Kamu görevlileriyle ilgili iddialar (emri veren, gözeten, ihmâl eden) sistematik olarak geri plana itildi.
Görüyoruz ki, yargı 10 Ekim Katliamı davasında da görevini yerine getirmemekte, tuğlayı çekmek istememekte, siyasal erkin etkisinde karar almaktadır. Biz emekçiler olarak, emeğin özgürlüğü ve halkların kardeşliği için dün ve bugün olduğu gibi 10 Ekim mitingiyle de çatışmaların ortasında barış diyen bir taraf olarak inisiyatif üstlendik. Yaratılmak istenen korku duvarlarına teslim olmadık. Kutuplaştırma politikalarına karşı emekçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini savunduk. Böyle davrandığımız için bize ağır bir bedel ödetildi. Yüreğimiz kanamaya devam ediyor, acımız hala tazeliğini koruyor. Ancak acımızı kararlılığa dönüştürerek katliamın hesabını sormaya devam edeceğiz. Gerçekler ortaya çıkıncaya kadar, gerçek suçlular hesap verinceye kadar bir an olsun durmayacağız. 103 arkadaşımızın hepimizin omuzlarına yüklediği bir sorumluluk ve görev var; onların düşünü kurduğu bir ülkeyi yaratıncaya, insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. 10 Ekim katliamının üzerinin örtülmesine, unutturulmak istenmesine izin vermeyeceğiz. 10 Ekim davası biz bitti demeden bitmeyecek! Bedeli ne olursa olsun   emek, barış ve demokrasi mücadelemizden geri adım atmayacağız” dedi.

Kaynak: Haber Merkezi