Akran zorbalığı günümüzde sadece okullarda yaşanan fiziksel bir şiddet türü olmaktan çıkıp, sosyal medya üzerinden yayılan dijital bir probleme dönüşüyor. Uzmanlar, bu olgunun ardındaki nedenleri anlamak için sosyolojik teorilere dikkat çekiyor. Özellikle çatışma teorisi ve sembolik etkileşimcilik, akran zorbalığının nedenlerini açıklamada önemli ipuçları sunuyor. Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesinde Akademisyen ve Sosyolog Ahmet Aydın, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu sözleri dile getirdi:
“Çatışma teorisine göre toplum, sürekli bir güç mücadelesi içinde olan bireylerden oluşuyor. Bu teoride, güçlü olanın ayakta kaldığı, zayıf olanın ise ezildiği varsayılıyor. Bu anlayış çocuklar arasında da yaygınlaştı, dolayısıyla akran zorbalığı bir “güç gösterisi” haline geldi. “Toplumda da tıpkı doğada olduğu gibi büyük olanın küçük olanı ezdiği bir düzen kurulmaya çalışılıyor,” Ancak sosyal ilişkilerde her zaman güçlü olanın kazanmadığı hatırlatılıyor. Bazen en küçük görünen bireyler bile sistemin dayattığı büyükleri alt edebilir” diye konuştu.
Sembolik etkileşimcilik teorisine göre bireylerin, çevresindeki diğer bireylerle sürekli etkileşim hâlinde olduğunu ve sosyal kimliklerini bu etkileşimler üzerinden inşa ettiklerinden söz eden Sosyolog Aydın, “Günümüzde sosyal medya aracılığıyla yayılan içerikler, bireylerin kendilerini üstün gösterme çabalarının yeni bir yüzü haline geldi. Markalı kıyafetler, lüks kafelerde içilen kahveler, tatil fotoğrafları ya da pahalı araçlar… Bunların hepsi, sosyal medyada “ben sizden üstünüm” mesajı vermek için kullanılan semboller hâline gelmiş durumda. Bu durum bir tür dijital zorbalık olarak yer alıyor. Bir çocuğun popüler bir kahvecide içtiği kahveyi paylaşması, yalnızca bir anı değil; aynı zamanda diğer çocuklara verilen dolaylı bir mesaj olabilir: Ben buradayım, sen burada olamazsın,” paylaşımları çocuklarda dışlanmışlık ve yetersizlik duygusunu artırıyor” dedi.
Sosyal medya kadar, televizyon dizileri ve popüler kültür ürünleri de akran zorbalığını körükleyen unsurlar arasında yer alıyor. Sosyolog Aydın, “Örneğin bir dizide özel okula giden ama maddi durumu iyi olmayan bir öğrencinin otobüsle okula gitmesi, gerçek hayatta alay konusu olabiliyor. Çocuklar, bu kurgu sahneleri gerçekmiş gibi algılıyor ve farklı olana karşı dışlayıcı davranışlar sergileyebiliyor. Akran zorbalığıyla mücadelede en büyük sorumluluk aile ve eğitimcilere düşüyor. Çocuklara erken yaşta şu değerlerin öğretilmesi gerekiyor:
1. Kimsenin dış görünüşüyle, ailesiyle ya da maddi durumu ile alay edilmemeli,
2. Her bireyin farklılıklarına saygı duyulmalı,
3. Sosyal medya paylaşımlarında empati gözetilmeli.
Ebeveynler ve öğretmenler çocuklara sadece akademik bilgi değil; aynı zamanda empati, saygı ve toplumsal sorumluluk bilinci de kazandırmalı. Aksi halde, dijital çağda büyüyen çocuklar, farkında olmadan zorbalığın bir parçası hâline gelebiliyor” diyerek sözlerini tamamladı.