Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, NOW TV’de İlker Karagöz ile Çalar Saat yayınına katıldı. Gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Öncelikle hoş geldiniz. Cumhuriyet Halk Partisi’nde geçen sene tüzük değişikliği yaptık ve bu tüzük değişikliğinde bir tartışmayı sonlandırdık. Partinin kuruluş günü 9 Eylül mü, 4 Eylül mü? 9 Eylül 1923, partinin kuruluşuyla ilgili dilekçenin bakanlığa verildiği tarih. Dilekçenin Osmanlıcası daha sonra Latin harfleri ile yazılmış hali de benim odamda duruyor. Ama diğer taraftan da Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayını ilk topladığında, ‘Bu birinci kurultay’ dediklerinde ‘Yok bu ikinci’ diyor. Diyorlar ki ‘Birincisi ne zaman ki?’ ‘Sivas Kongresiydi’ diyor. 4 Eylül 1919 da Sivas Kongresi’nin yıl dönümü. Geçen hafta, geçen sene yaptığımız tüzük kurultayında şöyle bir karar alındı: 4 Eylül - 9 Eylül arası 4 Eylül’le başlayıp 9 Eylül’le biten hafta, kuruluş haftası olacak ve bu haftada partinin kuruluş yıl dönümü etkinlikleri yapılacak. Ama bu her yıl ana bir tema etrafında yapılacak. Tartışmalarla, söyleşilerle, tarihçilerle…. ‘Bugüne ve yarına hep beraber bakmamız gereken herkesle de birlikte yapacağız bunu’ diye konuşmuştuk. İlki bu yıl kuruluş haftasının. Siz de 4 - 9 Eylül haftasının 4 Eylül’ünde burada bize misafirsiniz. Öncelikle bize hoş geldiniz” dedi. Özel şöyle devam etti:

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ HER ZAMAN GELİNEBİLEN BİR YER”

(Bellek Sergisi ile ilgili) “Bugün saat 13.00 gibi basın mensuplarına, değerli gazetecilere, gazetelerin Ankara’daki temsilcilerine bu konuda bir sunum yapacağız. Sergiyi ben gezdireceğim, sonra açılacak. 4 - 9 Eylül haftası bu etkinliklere katılan herkese açık olacak. Hatta 29 Ekim’e kadar da sergiyi açık tutacağız çünkü hazırlıklarına dahi ‘Nasıl geliriz, ne zamana kadar duracak?’ diye arayan, soran, ilgi gösteren çok vatandaşımız var. O sebepten dolayı 29 Ekim’e kadar da o sergi, Cumhuriyet Halk Partisi’nde gezilebilir. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi her zaman gelinebilen, gezilebilen, üye olunabilen, bu baba evinin ruhunun hissedilmesi gereken bir mekandayız. Öncelikle onu söylemek isterim. Bu 4 - 9 Eylül haftasında 600’ü geçti kayıtlar. Yani katkı sağlamak ve burada olmak için resmi kayıt yaptıranların sayısı 620 akademisyen, kanaat önderi, yani partinin üyesi olmayan ve partinin herhangi bir organında görevli olmayan, ancak partinin iktidar yürüyüşündeki program hazırlığının bu son evresine katkı sağlamak isteyen 600’ün üzerinde akademisyenle, bilim insanıyla, sivil toplum örgütü mensubuyla meslek örgütü mensubuyla birlikte burada toplantılar yapılacak. Yine ilk kez tüzüğe giren, eskiden bir küçük kurultayımız vardı. Kalkması bir ara tartışma yaratmıştı, üzüntü yaratmıştı. ‘İyiydi küçük kurultay. Yapılmıyordu ama olması lazımdı’ diye. Onu Cumhuriyet Halk Partisi Örgüt Temsilcileri Meclisi haline getirdik. 600 kişiden oluşuyor. Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün il başkanları ve illerde aldığımız oya, ili nüfusuna göre o illerden gelecek olan temsilcilerle tüzüğümüzün son halini tartışacağız.”

“15 EYLÜL, BİR TEFERRUAT”

“Bunun yanında tabii ki önceki genel başkanlarımızdan tutun, daha önce partide etkin görev yapmış herkes bu haftaya davet edildi. Ayrıca 250 gençle birlikte bir gün burada olacağız. O 250 genç arkadaşımız da ‘Gençlerin geleceğe yönelik kaygılarının ortadan kalkması için nasıl bir Türkiye, nasıl bir Cumhuriyet Halk Partisi programında neler istiyorlar?’ Bunu bir yıldır Gençlik Kollarımız ve Gençlik Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız çalışıyor odak gruplarla. Şimdi burada, bu bir hafta boyunca bütün katlarda, hatta Genel Sekreterimiz dedi ki ‘Belki sizin katın da belli bölümlerine el atacağız.’ Dedik ‘O da olur.’ Ama bazı katta 10 tane yuvarlak masa olacak. Bu 14 katlı bir bina. Burada bir iktidar hazırlığı var. 15 Eylül, bu iktidar hazırlığından rahatsız olanların ortaya çıkardıkları bir teferruat. Onu birazdan söyleyeceğim. Ama bu binanın esas meşguliyeti ve yoğunluğu kendi programını, yani geçen sene tüzüğümüzü değiştirdiğimiz gün karar vermiştik. Bir yıl boyunca da program çalışması yapacağız diye. Bu program çalışması 81 ilde, 973 ilçede, bütün üniversitelerle, bütün meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle çalışıldı. Dünyadaki iyi örneklerine bakıldı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2007 yılında, 2008 yılında, 2007’de çalıştığı, 2008’de somutladığı parti programı, partinin kuruluş ilkelerinden, kuruluş amacından, Altı Okundan sapmadan onu bugüne doğru yorumlayarak ve yarınlara ilişkin de Cumhuriyet Halk Partisi’ne sorulan soruların her birisine açık, net, somut cevaplar vererek ya da bu somut cevapların önüne açacak bir perspektif koyarak hazırlanıyor. Biz bu haftayı, önümüzdeki bir haftayı bu programı hazırlamak, daha doğrusu yapılmış büyük mutfak çalışmasını, 10 binlerce sayfalık, 100 binlerce sayfalık mutfak çalışmalarını artık yuvarlak masalarda son haline getirmek ve delegelerimizin onayına sunacak duruma getirmek üzere bir hazırlık içindeyiz. Bununla meşgulüz. Bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin enerjisini dökmesi gereken gerçek şey.”

“BU KOLTUKLARA YILLARCA OTURMAK ÜZERE GELMEDİK”

“Çünkü ben Genel Başkan olduktan, bu genç ekibimizle göreve geldikten sonra söylediğimiz bir şey vardı. ‘Biz bu partinin evlatlarıyız. Ama başımızın üzerindeki yüzde 25’lik cam tavana razı değiliz. Bizim o tavanı paramparça etmemiz lazım. Bunu nasıl yapacağız? Gençlerle yapacağız, kadınlarla yapacağız ve bilimle yapacağız. Çağı yakalayarak yapacağız’ demiştik. Sözümüz şuydu: Girdiğimiz her seçimden birinci parti çıkacağız. Ecevit, 1970’lerde dört seçime girdi, birinci parti çıktı. Eğer bir seçimden birinci parti çıkmazsak, görevi bir başka arkadaşa bırakacağız. Tek seçim. Eğer Genel Başkan olarak bir seçimde birinci parti yapamıyorsak partiyi, kurultayı toplayacağız ve bırakacağız. Yani bu koltuklara, Genel Başkanlık koltuğuna, Parti Meclisi, MYK koltuklarına öyle yıllarca oturmak üzere ya da ne olursa olsun oturmak üzere gelmiş değiliz. Başarı odaklı olarak geldik. Ve orada da bu program meselesini çok önemsiyorduk. Şimdi bu program meselesine bir yandan devam ediyoruz. İlk geldiğimizde verdiğimiz söz; tüzük değişecekti, dört dörtlük tüzük oldu. İlk başta dediler ‘Olacak mı, olmayacak mı, söz verdiler yapmayacaklar mı?’ Çünkü hemen bir yerel seçim gündemi gelmişti. 4 Eylül’e ertelemiştik. Geçen sene bugün başladık. Dört başı mamur tüzüğümüzü oy birliği ile çıkardık. Yani en tartışmalı maddeye 36 itiraz vardı. Baz maddelere bir itiraz. Geri kalanı bin 350 delegenin tamamının oyu ile geçti. Program dedik, dediğimiz gibi çalışmaları yaptık ve buraya geldik. Bu arada yerel seçimlerde de ölçme - değerlendirme odaklı bir aday belirleme ve saha anketleri ile adayları takip ederek yüzde 38 oy alıp, 413 belediye kazanıp, Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti götürme görevini üstlendik. Partiyi 47 yıl sonra da birinci parti yaptık ve görevimize devam ediyoruz.”

“TEK BİR KANIT YOK ORTADA”

(‘Ne olduysa ondan sonra mı oldu’ diyorsunuz?) “Elbette. Bu İktidar Partisi’nin ya da herhangi bir iktidar partisinin kendisi açısından hiçbir sıkıntının, tehdidin olmadığı ve muhalefet partilerinin yükselişte olmadığı, arayışta olmadığı, zaferler kazanmadığı… İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i, Aydın’ı, Denizli’yi, Muğla’yı, yetmez Balıkesir’i, Bursa’yı, Manisa’yı, Adana’yı, Mersin’i, dönüp ta aşağılarda Kilis’i, Kastamonu’yu, Kırklareli’yi aynı zamanda Kırıkkale’yi, Edirne’yi bunların hepsini birden kazandığı… Hatay ile Kırklareli’nde küçük farklarla kaybettiği ama kimsenin inanmadığı bir seçimi kazandığı bir sürecin içindeyiz. Hal böyle olmasa sen dönüp de bizim iki yıl önceki İstanbul’da yapılmış bir seçimimize, İstanbul’da meczuplaşmış bazı delilerin ifadeleri üzerine, bir delil olmadan, somut kanıt olmadan, hatta ve hatta itiraz zamanlarının üzerinden yıllar geçmişken, yenisi yapılıyorken kongrenin… Yani bakın, amacınız bir siyasi partinin sağlıklı bir kongre sürecini yürütmek ise; şu anda İstanbul’da 950 tane mahallede mahalle seçimleri yapıldı, kendi içlerinde kimi mahallede yarışlar oldu, kimi mahalledeki çoğunda bütün mahalle mutabakatla ortak listeler hazırladı. Şimdi mahalle kısmı bitti. Yarından itibaren ilçe kısmı başlıyordu ve 14 ilçenin gelecek hafta bitiyordu. Ondan sonraki hafta da ilçe seçimleri bitiyordu. Ondan sonra da il seçimi yapılacaktı. Yani eğer delege iradesi ise iki sene önceki bir seçimin iftiralarıyla, bir takım meczup, işte artık isimlerini anmak istemeyeceğim bir takım çirkin profillerin ortaya atmış olduğu iğrenç iftiralarla, ki bir tek kanıt yok ortada.”

“AMAÇLARI, YÜRÜYEN KONGRE SÜRECİNİ BOZMAK”

CHP Iğdır İl Kongresi tamamlandı: Yeni başkan belli oldu
CHP Iğdır İl Kongresi tamamlandı: Yeni başkan belli oldu
İçeriği Görüntüle

(Dosyaya baktınız, hukukçularınızı inceledi ve sizin nezdinizde bir tek kanıt yok) “Evet. Şimdi bu dosyaya bir tek biz bakmıyoruz ki. Bu dosyaya tüm Türkiye bakıyor. Bir tek kanıt olsa bugün yandaş basının manşetlerinde, televizyonlarında o olur. Olmayan şeyin üstünde günlerce tepinenler… Bakın Ekrem İmamoğlu’nun lüks otomobilleri diye gösterdikleri, sonradan MHP’li bir milletvekilinin otomobilleri çıkan görüntüyü günlerce manşete taşıyanlar. Bizim dosyada kanıtın ‘k’si olsa bunu her gün televizyonlarda tartışmazlar mı? Yok. Ama zaten maksat şu: Öyle yaptılar olmadı, böyle yaptılar olmadı. ‘Cumhuriyet Halk Partisi’ni karıştıralım.’ Cumhuriyet Halk Partisi çünkü şöyle bir durumda… Onların aklında şöyle bir CHP vardı: ‘Kurultayda ilk turda 52’ye 48’lik farkla, ikinci turda daha net bir farkla seçilmiş bir genel merkez. En çok delegesi olan İstanbul’un kongresi 18 farkla bitmiş bir İstanbul il kongresi. Bunlar birbirlerine yakınlar, bunlar birbirlerine düşerler.’ İki sene geçti, birbirimize düşmek bir yana 19 Mart darbe sürecinde de buraya olağanüstü kurultay kararı aldık. Çünkü buraya da kayyım atamaya çalışıyorlardı. O delegelerin hepsi geldi, geçerli oyların tamamını mevcut genel başkana verdi. Delegeler, iradelerini tazelediler. Bin 300’ün üzerinde delegenin bin 200 tanesinin oyuyla yeniden seçildik. Şimdi hal böyle olunca burada bir şey görünmüyor, döndüler İstanbul il kongresine. ‘Orada da bir çatışma yaratabilir miyiz?’ 2 - 2,5 yıl önceden çeşitli iftiralarla orada bir kargaşa yaratmaya çalıştılar. Yine olmadı. Tuttular tedbir… Bakın mahkeme kararı değil. Birinci kademe mahkemede görülecek ve bir mahkeme kararı yok ortada. Tedbir kararı var, daha mahkeme görülecek. Bu mahkeme, daha önce dokuz kez denendi. Yani asliye hukuk mahkemesi dünya kadar, İstanbul’da 70 küsur tane varmış. Asliye hukuk mahkemesine gidip o abuk sabuk beyanları veriyorlar. Bakın bu tedbir kararını alan avukat, kadın avukat, bundan bir ay önce kendi adına, bir başka asliye hukukta başvurmuş. Reddedilmiş zaten. Bu sefer bir başka kadın arkadaşının adına avukatlık yaparak başvurmuş. Dokuz mahkeme Ankara’da ve İstanbul’da geziyor. Bütün asliye hukuk mahkemeleri, eğer İstanbul’daysa şu kararı veriyorlar: ‘Görevsizlik. Bu benim işim değil’ diyor ve Ankara yolluyor. İstanbul’daki bir mahkemenin, çok temel bir kural olduğu halde… Siyasi partilerin genel merkezi Ankara’da. Bu davalara Ankara bakar. Sen İstanbul’dan bakamazsın. Çünkü tüzel kişiliğin Ankara’dadır. İstanbul’la ilgili bir mevzu varsa da onu alır Ankara’ya yollarlar. Çünkü uzmanlaşma meselesi var. Türkiye’nin dört bir yanında herhangi bir asliye hukuk mahkemesine başvurarak bu karar alınamaz. Bir mahkeme buldular, o mahkemeye dosyayı verdiler ve 15 gün içinde tedbir kararı alıp yönetimi uzaklaştırdılar. Amaç ne? Yürüyen kongre sürecini bozmak. Bugün ne oluyor onu söyleyeyim. Dün İstanbul’da ile gittim. Olağanüstü kurultay, olağanüstü il kongresi kararı alıyorlar. Delegelerimiz noterde kuyrukta. Dün 200’ün üzerinde imza ile gelmiş. Zaten 300 imza olduğunda seçimli olarak yeniliyorsun. Sadece 120 imza il kongresini yapmaya yetiyor. Beşte biri. O kongreye gidenlerin yarısı ‘Seçim yapalım’ derse de seçim olacak. Şu anda kongreyi toplayacak sayıya ulaştık İstanbul’da. Seçimli olarak yapmak için de kongre salonunda tutup 600 kişiden 301 kişi ‘Biz seçim istiyoruz’ deyince olacak.”

“ERDOĞAN, CHP’NİN İL KONGRELERİ VE GENEL KURULUYLA NEDEN BU KADAR MEŞGUL?”

(Hamleye hamle yapıyorsunuz o zaman?) “Biz yapmıyoruz, delegeler yapıyor. Ama bilgimiz dahilinde yapıyorlar. Dün gördüğüm manzara ne? İstanbul ilde var. ‘Geçen seçim Özgür Çelik’i desteklemedim’ diyor. ‘Ama bu darbe girişimine karşı imza vermeye geldim’ diyor. Biz de diyoruz ki ‘Notere vereceksin’. Şimdi ya biz rekabet yapıyoruz değil mi? Ben İstanbul AK Parti’nin İstanbul İl Başkanlığı Kongresi’nin iki yıl öncekine dava açmakla bilmem neyle niye ilgileneyim? Rakibim olan siyasi parti birilerini seçmiş, yönetiliyor. Ben karşımdaki muhataba bakarım. Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kongreleri ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel kuruyla niye bu kadar meşgul? Bu süreç nereden başladı? Bursa’da meczubun biri, il başkanımıza hakarette bulundu. O da onu mahkemeye verdi. Mahkeme baktı, görevsizlik kararı verdi. ‘Bu parti işidir, Ankara baksın’ diye. Ankara’ya geldi dosya, bir yıldır duruyor. Kimsenin bir şey dediği yok. Tayyip Erdoğan üç ayda bir çıkıp diyordu ki ‘Ey Özgür Özel, şaibeli kurultaya bir şey söyle.’ Sana ne ya? Sana ne? Delinin biri bir şey söylemiş, o da gelmiş burada durmuş. Sonra buna bizim içimizden bazı arkadaşlar… Yani işte kendilerince ‘Parti içinde bir şey söyleyeceğiz’ diye tuttular ‘Erdoğan’ın bu sözlerine cevap verilmelidir.’ Böyle bir şey başlattılar, olur olmaz tartışma. Orada gelinen nokta bu. Çünkü onlar şunu arıyorlar, CHP’de birileri bu tartışmaya dahil olsun.”

“ONUN KORKUSU HEPSİNE YETİYOR”

(‘Arkadan vuranlarla muhatabız’ dediniz. Kim onlar?) “O söylediğim mevzu, ‘Biz Cumhuriyet Halk Partililer kavga da edeceksek yüz yüze yaparız. Arkadan vuranlar da var, yere düşesin diye bekleyip yerdeyken vuranlar var’ diye siyasi rakiplerimize söyledim. MHP ve AKP’ye söyledim. Net. Çünkü birisi arkadan vurma kültüründen geliyor. Birisi yere düşene tekme atma kültüründen geliyor. Yaptıkları iş bundan başka bir şey değil. Mertçe karşımıza çıkıp da siyasi rekabet yapmak yerine bin bir tane yola sapıyorlar. Gelip de bizimle gerçek anlamda mücadele edemiyorlar. Açıkça söylüyorum. Arkadan vurmak da yere düşene vurmak da bu milletin takdir edeceği bir şey değil. Gel kardeşim, 31 Mart seçimlerinde sandığı koyduk, yarıştık. Çok kendine güveniyorsan gel, 2 Kasım tarihinde koy sandığı ve millet karar versin. Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri, almış eline… Yahu adamların parçasından pislik akıyor. Gitmiş, torbacılardan, katillerden kendi genel merkezlerinin olduğu semtte, olduğu ilçede, olduğu şehirde kendi gençlik kolları genel başkanları, Ülkü Ocakları genel başkanları vurulmuş, kanı yerde duruyor. O meselenin üzerinden şaibesi olan, lafı olan adamlar ellerinde Twitter ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayına saldırıyorlar, Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırıyorlar. Sen önce yerdeki cenazeni kaldır, arkadaşının kanını temizle önce. O yüzden ‘Yerdekine vuranlarla, arkadan vuranlarla işimiz yok. Bunlarla muhatabız’ dediğim bu. Net olarak söylüyorum. Gelsinler, gerçek anlamda bir rekabet yapabiliyorlarsa Özgür Özel burada. Özgür Çelik İstanbul’da. Çok korktukları Ekrem İmamoğlu Silivri’de. Onun korkusu hepsine yetiyor.”

“BÖYLE KUMPASLARA YELTENME, MERTÇE KARŞIMA ÇIK”

(‘Erken seçim olacaksa Ekrem İmamoğlu aday olmasın, ben de koltuğu bırakayım’ sözleri) “Şimdi şöyle bu konuyu şöyle netleştirelim. Çünkü sözüm size değil ama maalesef belki dünyada da böyle, basının geldiği yer, bir cümleyi, bir koca röportajdan bir cümleyi alıp o cümle tek başına söylenmiş gibi yorumlanıyor. Bunun mahsurları var. Yani yapılabilir de mahsurları var. Özgür Özel dedi ki ‘Ekrem İmamoğlu aday olmasın, ben de koltuğu bırakayım.’ Öyle değil o. Öyle ama şu soruya cevaben öyle. Bunu ne sormuşlar da söylemişim? Diyor ki ‘Bir senaryo var efendim, Ankara’da çok konuşuluyor’ diyor. ‘Sizi’ diyor ‘Bir mahkeme kararıyla partinin başından uzaklaştıracaklar, Ekrem İmamoğlu’nu hapiste tutacaklar, o sırada baskın seçim yapacaklar. Ben de diyorum ki ‘Ya seçim yapmaya karar verdiyse hiç uğraşmasın başka şeylerle, ben o şartları sağlarım. Ekrem Başkan içeride, aday olmasın, ben de hemen genel başkanlığı bırakayım. Yeter ki 2 Kasım’a seçim sandığını getirsin.’ Sonra diyorum ki ‘Partinin başından inerim ama otobüsün üstünden inmem.’ Laf bu. Ama öbür türlü deyince adam diyor ki ‘Özgür Özel partinin başını bırakmaya bilmem ne…’ Ben bırakır mıyım? Bu noktada yüzyıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir kez daha iktidar yapmanın, Cumhuriyet Halk Partisi’ni 47 yıl sonra birinci parti yapmışız, bu kadar büyük başarı elde etmişiz, bu kadar Atatürk’ün partisi 100 yıl sonra bir daha iktidar olacak bunu yakalamışız, böyle bir ivme var. İşte dün Zeytinburnu’nda meydanlara sığmıyor. Bayburt’ta da aynı şey oluyor, Konya’da da aynı şey oluyor. Konya’da Erdoğan’ın birkaç seferdir dolduramadığı meydanı gidip dolduruyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında gittiğimiz 52 mitingin tanesinde bile ‘Ya bu meydan niye dolmadı’ olmuyor. Doluyor, taşıyor. Bu şartlar altında efendim öyle. Diyorum ki ‘Sen 2 Kasım’da seçimi getir, benden mi korkuyorsun? Ben genel başkanlığı bırakacağım. Ekrem Başkanı da aday yapmayacağız. Bambaşka bir aday bulacağız, karşına koyacağız ve seni yeneceğiz. Böyle kumpaslara yeltenme, mertçe karşıma çık. Arkadan vurma, yere düşene vurma. Çelme çakıp da düşürmeye çalışma. Gel, mertçe karşıma çık’ diyorum. Çünkü bu Erdoğan ne diyordu eskiden? Efendim ki biri bin yaparak, çünkü bir gün rüşvetten yargılandı, irtikaptan yargılandı, ihaleye fesattan yargılandı, her şeyden yargılandı. Yargılamalar sürüyordu, milletvekili oldu, o dosyalar örneğin akbil dosyası o günden bugüne bekliyor. Yolsuzluk dosyaları halen var. Ama ne oldu mesela o akbil dosyalarını bilmem neleri falan hallettirdiklerini daha sonra başka makamlara getirdi. Vakıfbank Bankası’nın Üsküdar’daki şube müdürü… O dönemde bu katakullileri yaptıkları adama yıllarca örtülü ödeneğin başında tuttu. Oğlunu Kıbrıs’a o süreçte büyükelçi atadı, Halil Falyalı meselesinden sonra o karışık durumda şimdi de beş ay sonra görevden aldı. Babasını örtülü ödeneğin başından aldı. Pislik paçalarından akıyor. Dönmüşler bize iki yıl önceki kurultayda, ‘İstanbul’da bir üye oy verirken şöyle olmuş mudur’ diyorlar. Böyle bir işin içinde bu adamlar. O yüzden ben çok açık ve net bir şekilde neyin ne olduğunu görüyorum. Karşımızda suça bulaşmış, baştan aşağı paçalarından pislik akan, bu memlekette artık normal bir seçim kazanma ihtimali kalmamış, bunun için her şeyi göze almış, gözü dönmüş bir iktidar ve ortağı var. Biz buna karşı mücadele ediyoruz.”

Kaynak: Haber Merkezi