Isparta’nın Dünü, Bugünü ve Yarını III Sempozyumunda, İdari ve İktisadi Hayat oturumunda konuşma yapan aynı zamanda Seleukeia Sidera kazılarında Başkan Yardımcısı olarak görevini devam ettiren Semih Togan, “Bugün sizlere Isparta’nın geçmişini anlatmak istiyorum; çünkü geçmişi bilmeden bugünü anlamak ve yarını inşa etmek mümkün değildir. Bugün sizlere bu kentin, yani eski Isparta’nın hikâyesini anlatacağım” diyerek söze başladı.
Togan, “Seleukeia Sidera, antik çağda Pisidia Bölgesi olarak adlandırılan; günümüzde Burdur, Eğirdir ve Beyşehir göllerini kapsayan, Türkiye’nin güneybatısında Antalya’ya kadar uzanan coğrafyada yer alır. Antik dönemde Pisidia bölgesi yoğun nüfuslu kentlerden oluşmaktaydı ve Seleukeia Sidera bu kentlerin en önemlilerinden biriydi. Kent çevresinde yapılan ilk araştırmalar 2008 yılında danışman hocam Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü tarafından başlatılmış, 2017 yılında kazı çalışmalarına geçilmiştir. 2019’dan itibaren yürütülen program; jeofizik araştırmalar, uzaktan algılama, arkeolojik kazılar, peyzaj rekonstrüksiyonu, coğrafi bilgi sistemleri, paleoekolojik araştırmalar, somut olmayan kültürel miras çalışmaları ve sözlü tarih gibi birçok disiplini içermektedir” dedi.
Seleukeia Sidera’da 12 ay süren kazı statüsünün 2017’den bu yana devam ettiğinden söz eden Başkan Yardımcısı Togan, kentin MÖ 8. yüzyıla kadar giden orijinal bir yerleşim olduğunu ve ilk olarak Hisartepe üzerinde kurulduğunu ifade etti. Başlangıçta yaklaşık 8,5 hektarlık küçük bir yerleşim alanı olan kentin, Roma döneminde 330 hektara yayılmış olduğunu dile getiren Togan, yaklaşık 45 bin kişilik nüfusuyla bölgenin en büyük merkezlerinden biri haline geldiğini belirtti.
Kent, İskender’in bölgeyi ele geçirmesinden sonra, I. Seleukos Nikator tarafından stratejik önemi nedeniyle bir koloni haline getirilmiş ve “Seleukeia”, yani “Seleukos’un kenti” adını almıştır. 2017’den itibaren yapılan jeofizik çalışmalarla kentin yaklaşık %60’ının yer altı haritası çıkarılmış; ana caddeleri, kamu yapıları, sütunlu yolları ve sosyal alanları belirlenmiştir. Bu bulgular, kent halkının sosyoekonomik yapısına dair önemli veriler sunmaktadır.
Kentin güneydoğusunda yapılan jeofizik taramalarda, Anadolu’da bugüne kadar sadece 27 örneği bilinen makellum adı verilen bir ticaret yapısına rastlandığını dile getiren Togan, “Bu yapı, Roma döneminde lüks tüketim mallarının satıldığı bir pazar olup, tuzlanmış balık, av hayvanları, baharat gibi ürünlerin ticaretinin yapıldığı bir merkezdir. Kentin güneyindeki yamaçlarda manzaralı konut alanları yer almakta; bu evler antik dönemde büyük bir göle bakmaktaydı. Hisartepe üzerinde ise kentin yönetim merkezi olan bir bey sarayı bulunmuştur” diyerek o dönemdeki ticaret yapısına işaret etti.
Togan, kentin kuzeyinde yapılan çalışmalarda, demir işçiliğiyle ilişkilendirilen büyük bir sanayi mahallesinin ortaya çıkarıldığını ve bu bölgedeki demirci atölyelerinden birinin, dünyanın en iyi korunmuş üç örneğinden biri olarak değerlendirildiğinden söz etti.
Seleukeia Sidera’nın yalnızca antik bir kent olmadığını vurgulayan Togan, “Isparta’nın kültürel hafızasının ve kimliğinin temelini oluşturan bir merkezdir. Bu çalışmalarda amaç, yalnızca taşları gün yüzüne çıkarmak değil, Isparta’nın geçmişiyle bağını yeniden kurmak ve bu bağı geleceğe taşımaktır” diyerek sözlerini tamamladı.